Selam!
Beni tanımak istediğin için buradasın, o zaman hemen kendimi anlatmaya başlayayım; “Öyle herkes gibi ben de beş yaşında başladım müziğe” diyemem, ama daha o yaşlarda radyonun sesini açmazlarsa evde terör estirirmişim. Çünkü daha o zamanlar bile müzik benim dünyayla olan bütün iletişimimi kesermiş. Hala da öyle… Okul çaylarında çalmaya başladığımda (e, seksenler tabii; o yıllar çay demek parti demek) ya 14’tüm ya 15… Şimdi geçmişe bakıyorum da, aslında hep güzel tesadüfler sayesinde harika işler yapmışım. Mesela askerlik sonrası bir tanıdığımın önerisiyle, Türkiye'nin ilk ulusal yayın yapan radyoları Metro FM ve Joy FM’de program yapmaya başladım.
Bu konuda hiç tecrübem olmamasına rağmen, beni yetenekli buldukları için daha ilk görüşmede işe alındım. Dört yıl boyunca bu radyolardan “Weekend Dance Party” ve “Sadece Müzik” isimli programlarla müzikseverlere ulaştım. Hatta ilk mixli yayınımı da radyoda gerçekleştirince büyük bir hayran kitlem oluşmaya başladı. Bu öyle bir hale gelmişti ki ileride sadece radyoda kalmayacağım belliydi. Radyo devam ederken mekan gurusu İzzet Çapa ile tanışmam, bana popüler dans kulüplerinin kapılarını açtı.","Böylelikle çok ünlü ve hip kulüplerde resident dj olarak performans sergilemeye ve gitgide gece hayatının nabzını tutanlardan biri olmaya başladım. O zamanlar djlik daha yeni yeni bir sektör haline gelirken, ben çoktan bu alanda pek çok ilke imzamı atmıştım bile...
Yavaş yavaş ismimin duyulmasıyla İstanbul dışında da setler çalmaya başladım. Mesela Çeşme Caliente Beach’de geçirdiğim üç sezonu hayatta unutamam. Daha yeni yeni başlayan Beach Club konsepti ile, plajda binlerce kişinin, benim çaldığım müzikle kaybolması harika bir duyguydu. Sonra ülke çapında turneler başladı ama elbette Türkiye turneleri bana yetmeyecekti. Nitekim dünyada eğlencenin merkezi sayılan New York, Zürih, Sofya, Düsseldorf, Stuttgart, Mexico City ve Münih gibi pek çok şehirde çeşitli kulüplerde ve özel partilerde çaldım. Bu esnada Fedde Le Grand ve David Morales ile aynı sahneyi paylaşma imkanım oldu.
Ama asıl amacım, çalmanın bir adım ötesine giderek işin mutfağına girmekti. Bu amaçla, müzik marketlerde yerini alan yaptığım ilk prodüksiyon, Özgün'ün “Biz Ayrıldık” albümündeki “Zilli”nin remiksiydi. Hemen ardından Demet Akalın’ın ”Zirve” albümünde “Çanta” parçasına yaptığım düzenleme ve sonrasında Sertab Erener’in “Rengarenk” albümündeki “Koparılan Çiçekler” remiksi prodüksiyon anlamında ismimin duyulmasına katkı sağladı. Yaptığım bu iki çalışma sayesinde 2010 yılında dijital ortamda ve bandrollü albüm satışlarında ilk 10’da yer aldım.
Aynı sene içerisinde Metin Arolat “Lütfen Yaz Gelsin”, Funda Arar “İkimiz”, Sezen Aksu imzalı Ömür Gedik & Teoman düeti “Portakal” remiksleri ve Demet Akalın ”Deliyim”e yaptığım düzenleme, listeleri, satış grafiklerini ve gece kulüplerini oldukça zorladı. Albüm çalışmalarında ve stüdyo kayıtlarında birlikte çalıştığım sanatçıların arasında Ajda Pekkan, Gülben Ergen, Ferhat Göçer, Ziynet Sali, Mustafa Ceceli, Burcu Güneş, Murat Dalkılıç bulunuyor. Bütün bu isimlerle çalışmak ve onların projelerinde yer almak benim için gerçekten özel bir deneyimdi.
David Şaboy ft. Demet Akalın’la bir ilke imza atarak başlattığım ve İstanbul, İzmir, Bodrum, Eskişehir, Antalya, Afyon, Tekirdağ ve Kıbrıs’ta sahne aldığımız çalışmayı, 2011 yılında “David Şaboy ft. Ajda Pekkan” ile gerçekleştirdim. Ajda Pekkan’la Zürih’te başladığımız bu performansı Almanya’da Aachen, İstanbul’da İnönü Stadyumu, Billionaire Club, Çırağan Sarayı, SuAda ve İzmir’de devam ettirdik.
Yarattığım farklı setlerle farklı dinleyici kitlelerine sahip djlerden biri olmak ve beni tanımak için senin bu satırları okumuş olman beni çok mutlu ediyor. Bu yüzden senin ve beni sevenlerin takdirini sürdürebilmek için kendimi geliştirmeye ve üretmeye devam ediyorum.
Yeni mekanlarda, yeni projelerde yeni şarkılarla buluşmak dileğiyle,
David